Mevcut rejimin mantığı: hedef şaşırtma…
Atatürk, “Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkûmdurlar. Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değil. Onun için önce din ve namus telakkisini kaldırmalıyız.” demişti.
Önceliğimiz—onun izinden gidiyoruz ya!
Eskiden 27 Mayıs darbesini “hürriyet bayramı” diye kutlattıkları gibi, din ve namus telakkisini kaldırmayı hedef alan bu zihniyeti de 29 Ekim bayramı diye kutluyoruz.
Artık düzenin bu taraflarına da bakmak lazım. Doğru mu yapıyoruz, yanlış mı yapıyoruz?
Görülen o ki, yolsuzlukların kaynağında, “dini ve namusu olanlar kazanamaz” diyen Kemalist düzenin ta kendisi var. Tarihi literatürde harcamalarıyla göz kamaştıran Çankaya Köşkü var; dillere destan…
Lider olarak da Mustafa Kemal’in dudak ısırtan malvarlığı… Demek oluyor ki dini ve namusu olanlar kazanamıyor.
Felsefe böyle olunca da ya kıymaya domuz eti katacaklar ya da ihalelere fesat karıştıracaklar…
Piyasalarda hilesiz mal bulamıyoruz. Arının yaptığı saf bal bile bal olduğundan utanıyor.
Şu anda futbol kulüplerinden köşe olanlar gündemde. Kulüpler, çok az istisnası ile yüksek miktardaki paraların döndüğü yerlerden biridir; spor olmaktan çıkıp mayasına mafya karışmıştır.
Geçmişte bazı soruşturmalar savcılığımda geçtiği için biliyorum: yüklü paralar dönüyor. Futbol kulübü kurmak isteyenler, geçenden on geçmeyenden beş akça kuralı ile köprünün başındakilere illâki bir şeyler vermeden geçemezler. Geçiş izni alacaklar.
Şikeler ayrı…
Takım tutan fanatiklerin bir yerden haberi yok.
Zavallıların yırtınmaları, tepinmeleri boşuna. Bilmezler ki tuttuğu takım değil; arka planda mafya kazanıyor.
TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun verdiği ihbarî bilgilere göre, profesyonel liglerde görev yapan 571 hakemden 371’inin bahis hesabı mevcut olduğunu, 152’sinin ise aktif olarak bahis oynadığını açıklamış oldu.
Bazı futbolcular da mercek altında. Deşince altından daha çok yolsuzluğun çıkacağını umut ediyorum. Hatta ucu bir takım kalantor siyasilere de dokunacaktır.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, geç kalmış olsa da doğru bir adım atmıştır. Dilerim ihalelere de piyasalara da el atar.
İnternet dolandırıcı kaynıyor…
“Kanseri yener, prostat diye bir şey kalmaz” yalanlarına kanıp hastalar bir umut denemek maksadıyla bir sefer alsalar bile adam köşeyi dönüyor.
Halbuki ilaç, zararlı reklamlar, sahte, yalan, kandırmaca. Hastaların zaaflarından faydalanarak dolandırıcılık suçu işleyenlere hattını bildirmek savcıların işidir.
Rejim Kemalist; anatomisi ise dini vicdanı olmayacak bir felsefeye dayanıyor. O yüzden her geçen gün insanlar çürük binaların enkazlarında can veriyorlar.
Rüşvet, fuhuş, uyuşturucu, çıplaklık, kızlı-erkekli bekar evleri serbest; hata çağdaşlığın modası…
Devleti asalaklardan koruma adına yapılacak çok iş var. Siyasetin arka bahçesi haline gelen, arpalık yapan belediyelerde yolsuzluk yapanları yargılamak yeterli değil; bataklığı kökünden kurutmak lazım.
Artık bu çiftliklerin mahalli idarelere devredilme zamanı gelmiştir. Borç bataklığında yüzen belediyelerin yükünü devlet hazinesi daha fazla kaldıramaz.
Kutlama adı altında yarı çıplağına 60 milyon ödeyen bir zihniyet iflah olmaz. Bu aymazlığa da belediyecilik diyemeyiz.
Aynı şekilde, para verilecek o kadar çok yer varken partilere hazineden neden para akıtıldığını anlamış değilim. Hem de yüklü miktarda. Mesela CHP’ye hem hazineden hem de İş Bankası’ndan çuvallarla para akınca iktidar derdi diye bir sorun kalmaz.
Nasıl olsa para gani—otur, harca ve ortalığı karıştır.
Terörün temsilcisi olan partiye de teşvik primi gibi para ödenmesi, terörle mücadele açısından çelişkili bir konu sayılır.
Mafyalaşan devlet ihaleleri var.
Artık dünya çapında uçağı, gemisi olan devlet makineleri ve elemanlarıyla kendi işini kendisinin yapma imkânı varken, ihale de neyin nesi? Makineleri yol yapamıyor mu? TOKİ yapıyor olmuyor mu?
Roket sanayi, ASELSAN…
Usta ve işçilerimizin becerisi harp sanayi.
Zaman kötü; çevremizdeki İsrail tehlikesine karşı ciddi anlamda toparlanmaya ihtiyacımız var.
Devletin malı deniz olmasın.
Kemalist düzenin din ve namus saldırısı sahasından çıkalım artık. Uzaklaşalım, kurtulalım…
Ola ki yarın çok geç kalmış oluruz.