Münevver Barışan

Tarih: 14.07.2025 12:49

Dijital Vesayet: Çocuklar Kimin Dünyasında Büyüyor?

Facebook Twitter Linked-in

Şimdi ise parmaklarının ucundaki kaydırmalarla dolup taşan, algoritmaların belirlediği ve görünmez şirketlerin kontrol ettiği dijital bir dünya.

Önce bu dünyanın ne kadar güçlü bir vesayet oluşturduğunu anlamamız gerekiyor. Dijital mecralar çocuklara, bir oyuncak gibi sunuluyor ama aslında onlar için inşa edilmiş bir laboratuvar gibi işliyor. Şerry Turkle, dijital teknolojinin insanları birbirine yakınlaştırmak yerine yalnızlaştırdığını söylerken (Alone Together, 2011), aslında çocukların dijitalde geçirdiği her anın, bir başka insana değil, bir ekranın piksellerine bakmakla geçtiğini anlatıyordu.

Peki bu dijital vesayet nasıl işliyor? Çocuklar sosyal medyada bir oyun videosu izlemek isterken, algoritmalar onlara başka neler izlemeleri gerektiğini fısıldıyor. Onlar oyun oynadıklarını zannederken, oyun içi satın alımlarla reklam ekonomisinin dişlileri dönüyor. Howard Gardner ve Katie Davis, çocukların hayal güçlerinin bile artık uygulama mağazalarının sunduğu sınırlar içinde şekillendiğini ifade eder (The App Generation, 2013). Yani çocuklarımızın oyunları, hayalleri ve tercihlerinin bile görünmeyen bir denetim altında şekillendiğini gösteriyor.

Türkiye’de de bu alan üzerine çalışan akademisyenlerin dikkati çeken ortak bir uyarısı var: Prof. Dr. Belma Tuğrul, çocukların dijital dünyada kontrolsüzce bırakıldıklarında yalnızlaştıklarını, ekranların renkli dünyasının çocukları gerçek ilişkilerden kopardığını vurguluyor. Prof. Dr. Adnan Gümüş ise 

 

dijitalleşmenin öğrenmeyi hızlandırıyor gibi görünse de, çocukların eleştirel düşünmesini, bilgiyi tartmasını ve sorgulamasını köreltebileceğini ifade ediyor. Bu durum, “dijital okuryazarlık” değil, yalnızca “dijital tüketicilik” üretiyor.

Bazen veliler “Ama teknoloji çağındayız, çocuklar geri kalmasın” diyerek içlerini rahatlatıyor. Oysa mesele geri kalmak değil, kimin dünyasında nasıl büyüdükleri meselesidir. Manuel Castells’in ifadesiyle dijital ağ toplumu, bireylerin ilişkilerinden ekonomiye, eğitimden siyasete kadar tüm alanlarını dönüştürüyor ve bu dönüşüm en fazla çocukların dünyasında hissediliyor. Çocuklar, kendilerini ifade ettiklerini düşündükleri bir Instagram postunda, aslında platformun algoritmalarına uygun davranarak görünür olmaya çalışıyor. Görünür olmak için kendilerinden vazgeçiyorlar.

Bu noktada asıl soru şudur:

“Çocuklarımız kendilerine ait bir dünya mı kuracaklar, yoksa algoritmaların çizdiği sınırların içinde sessizce büyüyen birer tüketici mi olacaklar?”

Bu soruya farklı açılardan verilebilecek alternatif cevaplar şunlar olabilir:

emoji Evet, kendi dünyalarını kurabilirler, ama bu ancak dijital bilinç, ebeveyn rehberliği ve eleştirel düşünme becerileri ile mümkün olacaktır.

emoji Hayır, eğer dijital şirketlerin çıkarlarını önceleyen politikalar, denetimsiz içerik akışları ve reklama dayalı sistemler devam ederse, çocuklar algoritmaların kurduğu bir dünyada büyüyüp şekilleneceklerdir.

emoji Belki, eğer aileler, öğretmenler ve toplum, dijital mecraları yasaklamak yerine bilinçli ve eleştirel kullanımını desteklerse, çocuklar dijital vesayetin farkında olarak hareket edebilirler.

Bu nedenle çözüm, dijital teknolojiyi çocuklardan tamamen koparmakta değil, dijital dünyada eleştirel bilinçle var olabilmelerini sağlamaktadır. Bu bilinç, hem aile hem eğitim sistemi hem de toplumsal bilinçlenme ile mümkün olacaktır.

Çocukların artık kendilerine ait olmayan bir dünyada büyüdüğünü kabul etmek zorundayız. Ancak bu kabul, teslim olmak anlamına gelmemelidir. Çünkü çocuklarımız kendi dünyalarını kurmak için, önce kimlerin dünyasında büyüdüklerini bilmek zorundalar.

Kaynakça


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —