Türkiye, 15 Temmuz 2016 gecesi tarihinin en karanlık ve aynı zamanda en aydınlık anlarından birini yaşadı. Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu bir grup asker, milli iradeye karşı darbe girişiminde bulundu. Boğaziçi Köprüsü'nden TBMM'ye, Genelkurmay Başkanlığı'ndan sokak aralarına kadar ülkenin dört bir yanında ihanet pusuda bekliyordu. Tanklar şehirlerin kalbine ilerlerken, millet sokaklara inerek kendi kaderine sahip çıktı.
Bu karanlık gecede 251 vatan evladı şehit oldu. 2 bin 703 vatandaş ise vatanı uğruna gazi oldu. Her biri, Türkiye'nin bağımsızlığı için korkusuzca yürüdü, geri adım atmadı. O gece yazılan destan, sadece bir darbenin engellenmesi değil, bir milletin kendi kaderine sahip çıkmasının sembolüydü.
İstanbul'da Boğaziçi Köprüsü'nün işgal edilmesiyle başlayan ihanet, Ankara'da Meclis'in bombalanmasıyla devam etti. Ancak Türk milleti, Cumhurbaşkanı'nın çağrısıyla meydanlara inerek tankların önünde bedenini siper etti. Polis ve asker içindeki vatansever unsurlar da bu ihaneti durdurmak için halkla omuz omuza mücadele verdi.
15 Temmuz, sadece bir darbe girişimi değil; aynı zamanda bir milletin yeniden doğuşuydu. O gece hayatını kaybeden 251 şehidimizin isimleri, Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesine altın harflerle yazıldı. 2 bin 703 gazimizin yaraları hâlâ taze, ama gururları sonsuz.
Aradan geçen 9 yılda Türkiye, bu hain girişimden daha da güçlenerek çıktı. Demokrasiye, hukuka ve milli iradeye olan inanç daha da pekişti. 15 Temmuz artık sadece bir tarih değil, bir hafıza, bir bilinç ve gelecek nesillere aktarılacak bir ibret vesikasıdır.