Onları anlamaya çalışırken en çok karşımıza çıkan başlık ise “özgürlük”. Fakat bu kuşağın özgürlük talepleri, bir değer üretme arzusunu mu yoksa sınır tanımama isteğini mi işaret ediyor?
Evrim Kuran’ın “Z Kuşağı: Türkiye’nin Yeni Gençliği” eserinde belirttiği gibi, Z kuşağı kendi doğrularını bulmak istiyor ve toplumsal normlarla uzlaşmaya mecbur hissetmiyor. Bu noktada özgürlüğü sınırsızlık olarak algılamak cazip bir seçenek haline geliyor. Dijital dünya, sınırsız ifade alanı sağlarken, bu nesli sınırları tanımakta zorlanır hale getiriyor. Oysa özgürlük, ne kadar önemliyse, onu sorumluluk bilinciyle taşımak da o kadar kıymetlidir.
Nurullah Genç, “Z Kuşağı ve Değerleri” adlı kitabında gençlerin özgürlük arayışının değer üretimiyle birleştiğinde anlamlı bir yere oturduğunu vurgular. Ona göre özgürlük, değer inşasına katkı sunmuyorsa bireysel tatmin arayışından öteye geçemez. Z kuşağı ise kendi dünyalarını kurmak istiyor, ancak bunun yolu yalnızca “istediğini yapmak” değil, yaptıklarının sonuçlarını üstlenebilecek bir olgunluğa erişmekten geçiyor.
Ulrich Beck’in “Bireyselleşme” kitabında altını çizdiği bir nokta dikkat çekicidir: Modern toplumlarda birey, kendi hayatının mimarı olmakla yükümlüdür. Ancak bu yükümlülük, bireyi özgürlüğün sorumluluk yönüyle yüzleştirir. Z kuşağının “kendi hayatını seçme özgürlüğü”, çoğu zaman sorumluluk almanın ağırlığıyla çatışmaya giriyor. Bu çatışmayı çözebilen gençler ise kendilerini geliştirme yolunda daha hızlı ilerleyebiliyor.
Özgürlüğü sınırsızlık olarak algılayan bir anlayışın, toplumla temas ettiğinde ortaya çıkardığı sorunlar da var. Sosyal medyada sıklıkla şahit olduğumuz tartışmaların hakarete evrilmesi, farklı düşüncelere tahammül edememek, kişisel alanın toplumsal sorumluluklardan koparılması gibi örnekler, özgürlüğün sorumluluktan ayrıldığında bireyi nasıl yalnızlaştırabileceğini gösteriyor. Oysa John Stuart Mill’in “On Liberty” eserinde belirttiği gibi, özgürlüğün sınırını başkalarının özgürlüğünün başladığı yerde görmek, hem bireysel hem toplumsal düzen için kritik bir ilkedir.
Z kuşağı dijitalde özgürleşirken, gerçek hayatta kurallar ve sorumluluklarla karşılaştığında çoğu zaman hayal kırıklığı yaşıyor. Bu noktada ailelerin ve eğitim sisteminin, Z kuşağının sorumluluk bilinciyle özgürlüğünü dengelemesine destek olması gerekiyor. Çünkü özgürlük, kendi başına bırakıldığında amaçsız bir tüketim alanına, sorumlulukla birleştiğinde ise bireysel ve toplumsal gelişim aracına dönüşebiliyor.
Nurullah Genç, gençlerin değer üretmesini önemserken onlara yükselecek bir ses değil, onlarla birlikte yürünecek bir yol önerir. Onun bakış açısıyla özgürlük, Z kuşağının kendisini keşfetmesine, kendi kelimeleriyle konuşmasına imkân tanırken; sorumluluk ise bu kelimelerin toplumsal değerlerle bağ kurmasına katkı sağlar.
Bugün Z kuşağının en büyük gücü, kendine ait bir yol çizme cesaretine sahip olmasıdır. Ancak bu cesaret, sınırsızlıkla sorumluluk arasındaki dengeyi kurabildiğinde geleceği inşa eden bir değere dönüşecektir. Bizlere düşen ise bu dengeyi kurmalarına imkân tanıyacak ortamları sağlamak, onları anlamaya çalışmak ve onlarla birlikte yeni bir toplum tahayyülü inşa etmektir.
Özgürlük bir hedef değil, bir yolculuktur. Z kuşağı, bu yolculuğa çıkmaya hazır. Onların yanında yürüyebilmek, hem bireysel hem toplumsal anlamda gerçek özgürlüğün inşasına katkıda bulunacaktır.