“Türkiye Yüzyılı” olarak adlandırılan bu vizyon, yalnızca ülke içinde kalkınma ve ilerlemeyi değil, aynı zamanda tarihî ve kültürel bağlarımızın bulunduğu “gönül coğrafyamızın” da yeniden ayağa kalkmasını hedeflemektedir.
Geçmişten Günümüze: Zorluklardan İstikrara
Bundan 20-25 yıl öncesine kadar Türkiye, kısa ömürlü hükümetlerle yönetilen, siyasi istikrarsızlık ve ekonomik krizlerle boğuşan bir ülkeydi. Üstelik terör tehdidi, kalkınmanın önündeki en büyük engellerden biri olmuştu. Ancak milletin iradesiyle oluşan güçlü siyasi kadrolar, darbe ve vesayet unsurlarının etkisiz hale getirilmesiyle ülkenin rotasını değiştirmeyi başardı.
Bu süreçte milletle devletin arasındaki mesafe kapandı. Başörtüsü yasağı gibi temel hak ihlalleri sona erdi, dindar bireylerin toplumda dışlanması gibi uygulamalara son verildi. Türkiye, özgürlüklerin genişletildiği, halkın değerleriyle barışık bir yönetime kavuştu.
Kalkınma Hamleleri ve Stratejik Atılımlar
Bugün Türkiye, savunma sanayinden ulaşıma, enerjiden sağlık hizmetlerine kadar birçok alanda ciddi ilerlemeler kaydetmiş durumdadır. Yerli ve milli üretim anlayışıyla geliştirilen projeler, sadece iç pazarda değil, uluslararası alanda da dikkatle takip edilmektedir. Türkiye, artık sadece gelişmiş ülkeleri izleyen değil; bazı alanlarda örnek gösterilen bir konuma gelmiştir.
Bu kalkınma hamlelerinin sürdürülebilir olması, kuşkusuz siyasi istikrarın devamına ve milletin iradesine sahip çıkan kadroların göreve gelmesine bağlıdır. Bu noktada yerli ve bağımsız bir zihniyetin, dışa bağımlı anlayışlara karşı korunması büyük önem taşır.
Gönül Coğrafyamız ve Medeniyet Sorumluluğu
Türkiye’nin tarihî sorumluluğu yalnızca kendi sınırları içinde değildir. Osmanlı’dan günümüze uzanan birikim, bizi gönül coğrafyamızla da bağlar. Ortadoğu’dan Balkanlar’a, Orta Asya’dan Afrika’ya kadar uzanan bu geniş coğrafyada, Türkiye’nin kalkınması, bu bölgeler için de umut kaynağı olmaktadır.
Gönül coğrafyamızın ayağa kalkışı, sadece maddi kalkınmayla değil; kültürel, insani ve eğitim temelli iş birlikleriyle mümkün olacaktır. Bu nedenle, Türkiye’nin yumuşak gücünü doğru stratejilerle kullanması ve değer temelli bir dış politika izlemesi gerekmektedir.
Geleceği İnşa Etmek
Türkiye Yüzyılı Vizyonu, sadece bir kalkınma programı değil; aynı zamanda bir medeniyet inşasıdır. Bu hedefin gerçekleştirilmesi için en temel unsur, milli şuura sahip bireylerin yetişmesidir. Eğitim sistemi, milli ve manevi değerleri merkeze alan, aynı zamanda evrensel bilimle barışık bireyler yetiştirmelidir.
Eğer bu vizyon kararlılıkla sürdürülürse, Türkiye yalnızca kendisi için değil; gönül coğrafyamızdaki milyonlar için de bir umut, bir örnek ve bir öncü ülke haline gelecektir.