Dünya, pandeminin ve savaşların ardından yeniden toparlanmaya çalışırken, görünmeyen bir felaket yavaşça büyüyor: Gıda krizi.
Ve Çin’in devasa rezerv politikası, bu krizin fitilini daha da ateşliyor.
Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı'nın (WFP) verilerine göre:
2025 itibarıyla dünya genelinde yaklaşık 345 milyon insan akut gıda güvensizliğiyle karşı karşıya.
Afrika'nın doğusu, Güney Asya ve Latin Amerika bu dalgadan en çok etkilenecek bölgeler.
Sorunun temelinde sadece iklim değişikliği veya savaşlar yok.
Aynı zamanda gıda arzında yaşanan stratejik çekilmeler de var.
Ve Çin'in elinde tuttuğu dev rezervler, özellikle kriz zamanlarında piyasada "eksiklik algısı" oluşturarak fiyatları daha da yukarı çekebilir.
Bu, bir ülkenin açlığıyla başka bir ülkenin siyasi kaderi arasında yeni bir bağ kurmak demek.
Gıda fiyatları sadece mutfak alışverişlerini değil, küresel enflasyon dalgalarını da belirliyor.
Örneğin:
Bu durum, özellikle düşük gelirli ülkelerde ekonomik çöküş riskini artırıyor.
Para birimleri değer kaybediyor, sosyal huzursuzluklar büyüyor.
Ve tarihin bize öğrettiği bir şey varsa, o da şudur:
Sofrada açlık arttıkça, sokaktaki öfke de artar.
Artan açlık ve enflasyon, yalnızca ülkelerin iç dengelerini sarsmakla kalmayacak.
Aynı zamanda büyük göç dalgalarının da önünü açacak.
Özellikle:
Bu bölgelerde artan gıda kıtlığı ve ekonomik zorluklar, milyonlarca insanı daha yaşanabilir coğrafyalara yönlendirecek.
Ve bu göç dalgaları, sadece Avrupa’yı değil, Orta Doğu ve Türkiye gibi bölgesel merkezleri de doğrudan etkileyecek.
Yani Çin’in depolarında biriken her pirinç tanesi, dünyanın başka bir yerinde yeni bir sınır krizinin ilk adımı olabilir.
Dünya Bankası, IMF ve Birleşmiş Milletler gibi kurumlar gıda krizine karşı çeşitli önlemler almaya çalışıyor:
Ancak gerçek şu:
Bu adımlar henüz Çin’in çok önünde ilerlemiyor.
Ve gıda piyasalarındaki bu hassas denge, bir anda büyük bir küresel krize dönüşebilir.
Bir zamanlar açlık, kıtalar arası bir meseleydi.
Şimdi her ülkenin sofrasına kadar girdi.
Çin’in dev gıda stokları, sadece kendi halkı için değil, dünya genelinde siyasi ve ekonomik dengeleri belirlemek için hazırlanıyor.
Peki bu yeni dengesizlik, yalnızca açlığı mı büyütecek?
Yoksa yeni siyasi haritaların çizilmesine de mi sebep olacak?
(Devam edecek: 4. Bölüm - Türkiye İçin Alarm Zilleri: Fırsatlar ve Tehlikeler)